New Orleans Yağ Araştırması.
Amerika Birleşik Devletleri’nden bir grup araştırmacının bulgularına göre, bitkisel yağlar kadınlarda kalp hastalığı sonucu ölüm riskini azaltıyor. Pazartesi günü Amerikan Kalp Derneği toplantısında sunulan çalışma, yine kalp hastalığı riskini azalttığı belirlenen balık ve balıkyağında cıva olabileceğinden çekinen hanımlara alternatif sunuyor.”
Harvard Tıp Okulu’ndan Dr. Christine Albert ve arkadaşları, 76.000 bayan üzerinde yaptıkları araştırmada, deneye katılan kişilerin günlük yaşamlarını, sağlık durumlarını ve günlük besinleri içerisindeki alfa-linoik asit durumunu sürekli göz altında tuttular. Bu araştırmada alfa-linoik asit ile düşük kalp hastalığı veya kalp krizi riski arasında bir bağ olup olmadığını incelediklerini belirten Dr. Albert, 16 yıllık gözlemleri sonucunda daha yüksek oranda alfa-linoik asit alan kadınların, belirgin oranda daha düşük ani kalp krizinden ölüm ya da kalp hastalığı riski taşıdıklarını saptadıklarını söyledi. Çalışmaların devam edeceğini, ancak mevcut araştırmanın, bazı yağ asitlerinin kalbin normal işleyişine katkıda bulunduğunu gösteren diğer bulguları desteklediğini ekledi.
Prinç Kadınlar için çok faydalı.
Folik asit, demir ve lif bakımından oldukça zengin olan pirinç, kadın sağlığında önemli rol oynuyor.
Pirincin içerisindeki folik asit, kadınlarda başta beyin kanaması olmak üzere bir çok kanser türünün yayılmasını da önlüyor.Pirincin, günümüzde, kadın diyetlerinin kalp hastalıkları ve belirli kanser türleri ile benzeri birçok sorunu içeren kronik rahatsızlıkların önlenmesine yardımcı olduğunu kanıtlayan, kadınlara odaklanmış pek çok yeni çalışma bulunuyor. California Rice Commission, yapılan araştırmalar sonucunda pirincin, her yaştan kadının sağlığı için büyük önem taşıyan folik asit ve demir gibi besin öğelerini içeren lifli bir besleyici diyet içeriği olduğu belirlendi. Beslenme araştırmacıları, düşük karbonhidrat diyeti modasının, kadınların folat düzeylerindeki düşüşün olası nedenlerinden biri olduğuna işaret ediyor.Kadınlar, aynı zamanda vücuttaki demir azlığının neden olduğu demir eksikliği anemisine de yatkın. Yeterli demir olmadığında, vücut kırmızı kan hücreleri için yeterli hemoglobini üretemiyor. Aneminin bu en yaygın biçimi, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki kadınların yaklaşık 5’te 1’ini ve hamile kadınların yarısını etkiliyor. Pirin. Tüketmek, yorgunluk ve güçsüzlükten nefes darlığına, baş ağrılarına ya da konsantrasyon kaybına kadar bir çok rahatsızlığa iyi geliyor. Amerikan Diyet Derneği’nin Kadın Sağlığı ve Üreme Beslenmesi Başkanı Jeanne Blankenship, “ABD’deki kadınların çoğunluğu hala günlük demir ve folik asit gereksinimlerini karşılamıyor ki, bunlar kadınlar için kritik önem taşıyan iki besin öğesidir. Pirinç, kadınlara folik asit alımı için harika bir yol. Pirinç, yağsız et ve az yağlı süt ürünlerinden, meyvelere, kuruyemişlere ve sebzelere kadar eşlik ettiği birçok yemeğe besin öğeleri, kıvam ve lezzet katıyor” dedi.
Beyin kanamasını önlüyor
Pirincin içerisindeki Folik asit aynı zamanda, bazı araştırmalar tarafından kalp krizi ve beyin kanaması dahil kalp hastalıklarında bir risk faktörü olduğunu gösterilen kan homosistein düzeylerini düşürmeye de yardımcı oluyor. Amerikan Kalp Derneği’nin yayını Circulation’da yayımlanan araştırma, folik asit zenginleştirmesinin beyin kanamasından kaynaklanan ölümleri azaltmaya yardımcı olduğunu da kanıtlıyor. Daha yakın tarihli araştırmalar ise, folik asidin yumurtalık kanseri ve Alzheimer da dahil belirli kanser tiplerini önlemeye yardımcı olduğunu belirtiliyor.
İlhan VARDAR'ın Yazısı.
İlhan VARDAR Kimya Yük.Müh. Yağ ve Margarin Uzmanı)
Son aylarda basınımızda mecmua ve gazetelerin bir tam sayfalarını kapatarak zeytinyağını öven ve bu hususta her derde deva kabilinden ve ayrıca televizyon kanalında da görsel propaganda niteliğinde diyalog konuşmalara da şahit olmaktayız. Mayıs ayında bir mecmuada tam sayfa gördüğüm bu ilanlardan birinde şöyle yanlış ve aldatmaca bir ifade gözüme çarptı:
‘Zeytinyağı neden mucize? Diğer yağların tam aksine kandaki zararlı kolesterol miktarını, dolayısı ile kalp krizi riskini azaltıyor. Ülser ve gastriti önlüyor, tedavisine yardımcı oluyor.’ Bunu okuyan bir vatandaş da bu mucizeye inanarak diğer yağların bu özelliklere sahip olmadığını zannedebilir. Bu nedenle de çoğu tabip doktorların tavsiye ettikleri ayçiçek, soya ve mısır yağlarını bırakarak zeytinyağına dönen bir teviye dost ve tanıdıkların bana sordukları sual şudur:
– Ayçiçek mi, yoksa zeytinyağı mı yiyelim?
Şunu hemen belirtmek yerinden olur ki, basın ve TV’ de çıkan ilan ve konuşmalarda zeytinyağına mal edilen, başta kolesterin düşürücü özelliği gibi diğer sağlıklı özelliklerinin de genelde ayçiçek yağına ait olduğu ve bu hususun da bugün bilimsel olarak saptanmış olduğu kesindir!.
Hiç kuşkusuz zeytin, Akdeniz sahilleri ve ikliminde yetişen, yağ olarak da milletçe sevdiğimiz kendine has koku ve tadı ile asırlardır tüketilen, tavaya/kızartmalara gelen, geç acılaşan, uzun süre ( yaklaşık 2 yıl ) dayanabilen özel bir yağdır. Amma mevzuu bilimsel ve sağlıklılık yönünden incelersek, bu hususu, yağın bileşimindeki gliserinle birleşmiş olan iki ve daha fazla adette çoklu doymamış yağ asitleri tayın ederler. Zeytinyağı bileşiminde ise tekli doymamış oleik asit % 75 – 85 oranında bulunmaktadır. Diğer yandan sağlıklı olan çoklu doymamış iki çifte linoleik asit asit ( vitamin F ) ise zeytinyağında %6 – 8, mısırözü ve pamuk yağlarında 51, soyada 55, ayçiçek yağında ise %65 gibi en yüksek oranda bulunmaktadır!. 3 ve 4 çifte bağlılar ise sırası ile jinoleik asit ve araşidonik asit olup bu üç doymamış yağ asidi de genelde ‘ Esasi Doymamış Yağ Asitleri ( PUFA)’ olarak tanımlanırlar. Bunlar organizmada sentez edilemezler. Beslenmedeki yararlılık ve gereklilikleri bilhassa çocuklar için tartışmasızdır…
İşte bu vitamin F de denilen linoleik asit, anlı sanlı kolesterini (HDL ve LDL ikisini birden) düşürür ve çoğu bilinen kolesterin düşürücü preparatlarda bu asit linoleik veya tuzları vardır. Fosfolipitler ise ( örneğin Lesitin, Sefalin gibi ) yalnızca LDL kolesterini düşürüp, HDL kolesterin seviyesini yükselterek iki yönden farmakolojik değer taşırlar. Diğer taraftan zeytinyağındaki tek çifte bağlı asit oleik ise kolesterini düşürmez!. Bu nedenle asit linoleik yüzdesine bağlı olarak, başta ayçiçek olmak üzere, sırasıyla soya, mısırözü ve pamuk yağları ile balık yağları da kolesterini düşürürler. Bu nedenle çok balık yiyen Eskimoların ve hatta Japon’ ların kolesterin seviyelerinin düşük çıktığı, damar sertliği ve komplikasyonlarına en düşük düzeyde sahip oldukları bugün herkesçe bilinmektedir. Burada hemen söyleyelim ki sigaranın da maalesef bu iyi ve risksiz HDL kolesterinini yok ettiği belirtilmektedir, aynile insulinin yaptığı gibi!. Şunu da bir kez daha vurgulamak yerinde olur ki, kolesterin düşüklüğünün asıl nedeni ve sırrı, alınan gıdalardan da mühim olarak,stressiz ve şamatasız bir hayatı idame ettirebilmekte saklıdır ve buna da ‘Yaşam Sanatı’ diyoruz ki uygulayabilen kazanıyor!.
Diğer taraftan ayçiçekteki bu vitamin F’ den vücutta araşidonik asit üzerinden PROSTAGLANDİN denen hormon benzeri maddeler yapılmaktadır. Biyolojikman aktif hayat iksirleri de denen Prostaglandinlerden bir damar açıcı / vazodilatatör olan Prostasiklin maddesi de oluşmaktadır. Bu nedenle zeytinyağının içerdiği oleik asitle tek başına yapamadığı, kalp-damar rahatsızlıkları üzerine müspet katkı ve yararını ayçiçek, içerdiği linoleik asitle tek başına yapabilmektedir!.
Diğer yandan ayçiçek yağı bünyesinde bir antioksidan olan vitamin E içermektedir. Rafinasyondan sonra 515 mg/kg. kalan vitamin E dozu zeytinyağına kıyasla iki mislinden fazladır. Günlük E vitamini rasyonu 15-20 mg üzerinden, 25-30 gr. Ayçiçek yağına tekabül etmektedir. Halk dilinde ‘Gençlik Vitamini’ de denilen vitamin E, serbest radikal teorisi yandaşlarınca, antioksidan özelliği ile hücrelerin ölmesini geciktirip yaşlanma olayını önlediği söylenmektedir. Bu nedenle, a. Kolesterini düşürmesi, b. Vücutta prostaglandinlerin sentezini oluşturması ve c. İçerdiği vitamin E ile ayçiçek yağı, bu sağlıklı özelliklerini zeytinyağına göre 9-10 misli sahip olduğu iki çifte bağlı asit linoleik/vitamin F’ e borçludur. Bilimsel olan bu husus kesin olup, hiçbir reklam ve propaganda , ayçiçek yağının bu güzel ve sağlıklı özelliklerini zeytinyağına mal edemez!.
Netice olarak: Ayçiçek yağının yukarıda sayılan tartışmasız sağlıklı özellikleri yanında, zeytinyağının da kendine özgü beğendiğimiz koku ve rahiyasından vazgeçmeyenler için tavsiyemiz şu olacaktır:
Zeytinyağından bir, ayçiçek yağından iki ölçek alarak bir şişede karıştırıp öyle tüketiniz. Böylece ayçiçek yağının sağlıklı özelliklerinden yararlanabileceğiniz gibi, çeşitli tip zeytinyağlarının % 1.5 asitten az olmayan asidetelerini bu vesile ile 1/3 oranında düşürmüş olursunuz. Çünkü genelde, sızma, naturel veya riviera tipi zeytinyağlarımızın asiditeleri %1.5 tan az olmayıp, rafine olan ayçiçek, soya, pamuk gibi yağların asiditeleri ise bu miktarın onda biri olup, % 0.15 (birbuçuk diziyem) i geçmemektedir.
Okuyucularıma bilimsel seçimlerle garanti edilebilen sağlıklı bir yaşam dilerim…”
Bitkisel Yağlar Kalp Riskini Azaltıyor
Araştırma
Reuters – 8 Kasım 2004
Pirinçte Yanılıyormuşuz !
Yapılan araştırmalar pirin hakkında bildiklerimizin tamamen yanlış olduğunu ortaya çıkardı.
Kalorisi düşük ve besin değeri yüksek olan pirinç, obezite riskini azaltıyor. Yapılan araştırmalarda pirinç tüketenlerin, obez ve aşırı kilolu olmaya daha az eğilimli oldukları ileri sürülüyor.
Araştırmacılar “Ulusal Sağlık ve Beslenme İncelemesi Araştırması”nın (NHANES) veri kümelerinden bilgileri analiz etti. “USA Rice Federation” tarafından desteklenen araştırma 25.000’i aşkın çocuk ve erişkinin beslenme düzenine dair mevcut verileri de içeriyordu. NHANES araştırmaları Amerikalıların yeme alışkanlıklarının en doğru temsili olarak kabul ediliyor.
Pirinci yemekle birlikte tüketenler daha sağlıklı bir beslenme düzenine sahip İncelenen dört yaş grubunda, yaklaşık 3.000 katılımcı pirinç yediğini belirtti. Araştırma pirinç yiyen çocuklar ve yetişkinlerin folat ve diğer B vitaminleri, potasyum, lif ve A vitamini gibi çeşitli önemli besin maddelerini daha yüksek miktarda içeren bir beslenme düzeni olduğunu gösteriyor. Ayrıca beslenme düzenine pirinci dahil edenler daha az toplam yağ, doymuş yağ ve ilave şeker alırken, daha fazla başta fasulye olmak üzere bakliyat ürünleri ve meyve yiyor. Araştırma, ayrıca pirinç yiyen kişilerin beslenme düzenlerindeki ilave şeker miktarını dört çay kaşığı (16 gram) kadar azalttığını ve doymuş katı yağ oranını yedi gram düşürdüğünü de gösteriyor.
Bu bulgular, pirinç yiyenler konusunda NHANES’e dayalı olarak önceden yürütülmüş ve yayınlanmış araştırmaları ve pirinç yediğini belirten kişilerin beslenme düzeninin önerilere daha uygun olduğunu gösteren beslenme konusundaki devlet araştırmalarını da pekiştiriyor. Pirinç yiyenler daha çok sebze ve hububat, daha az toplam yağ ve doymuş yağ yiyor ve beslenme düzenlerinde daha fazla lif ve demir bulunuyor. Bu araştırmalar, yemeklerle birlikte pirinç yiyenlerin daha sağlıklı bir beslenme düzeni olduğunu ve kronik hastalık riskiyle daha az karşılaştığını da onaylıyor.
Pirincin kalorisi düşük, besin değeri yüksek
Çalışmanın yazarlarından biri olan lisanslı diyetisyen Julie Upton, “Amerikalılar sağlıklarını iyileştirmek üzere doymuş yağ, şeker ve sodyum alımını kesmeye teşvik edilirken, genel sağlıklarında olumlu bir etki yaratması olası bazı basit geçişler kendilerini iyi hissetmelerini sağlıyor” diye belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir porsiyon beyaz ya da kahverengi pirinç, daha iyi bir beslenme düzeni oluşturmanın ve hastalık riskini düşürmenin basit ve keyifli bir yoludur. Pirincin kalorisi düşük, besin değeri yüksektir ve tadı harikuladedir. Bakliyat, sebze ve et gibi sağlıklı yemeklerle iyi bir çift olur ve beslenme önerilerine uymayı kolaylaştırır.”
Pirinç yiyenler aşırı kilolu ve obez olmaya daha az eğilimli
Araştırmacılar pirinç yiyenlerin genel sağlık profillerine de baktı ve 19-50 yaş aralığındaki pirinç yiyen kişilerin aşırı kilolu ve obez olmaya daha az eğilimli olduğunu, bu kişilerde yüksek tansiyon riskinin %34, abdominal obezite ve geniş bel çevresi olasılığının %27, metabolik sendrom riskininse %21 daha düşük olduğunu öğrendi. 2 – 13 yaş arasındaki çocuklar için bir bağlantı bulunamazken, 14-18 yaş arası çocuklardan pirinç yiyenlerde vücut ağırlığı, bel çevresi, trigliseritler ve diyastolik kan basıncının daha düşüktü (P G .05).
“Bu çalışma pirinç yemenin genel beslenme düzenini iyileştirdiğini ve Amerikalıların yarıdan fazlasının muzdarip olduğu kalp hastalığı ve tip II diyabet gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini azalttığını gösteriyor,” diye konuşan Upton, şöyle ekliyor: “Pirinç, tüketicilerin daha bitkisel gıdalar yemeye yönelik beslenme rehberliğine uymalarına yardımcı olmanın pratik bir yoludur.”
Pirinç yiyenlerin beslenme düzeni yemeyenlere oranla daha sağlıklı
ABD ulusal beslenme gözetimi kayıtları, pirinç yiyenlerin beslenme düzeninin pirinç yemeyenlere kıyasla daha sağlıklı ve kronik hastalık riskinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, pirinç yiyen kişiler için şunları belirtiyor:
– Yüksek tansiyon riski 1/3 daha düşük,
– Geniş bel çevresine sahip olma (genellikle obezite ve diyabet riskiyle bağlantılıdır) olasılığı 1/4 daha az,
– Metabolik sendrom olasılığı 1/5 daha düşük.
Araştırma, ABD’deki pirinç tüketiminin son 20 yılda sürekli bir artış göstererek, kişi başı tüketimin şu anda yaklaşık 11,8 kilograma ulaştığını gösteriyor. Anketler pirincin en çok garnitür ya da ana yemek olarak sunulduğunu ortaya koyuyor.